Türkiye'nin, milli gelirine göre yaptığı yardımlarda dünya birincisi olduğunu öğrenince gurur duyuyoruz.
Dualar ediliyor, konuşmalar sürdürülüyor, tanıtım videoları izleniyor, yemek yeniliyor ama tam karşımda duran afişten kendimi alamıyorum.
Sahipsizlik, kimsesizlik, yetimlik... İnsanın içi kıyım kıyım kıyılıyor. Sözleri Karacaoğlan'a, bestesi ve yorumu Neşet Ertaş'a ait olan türkü düşüyor aklıma
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.
Fotoğrafı ilk sıraya oturtunca yazının başlığı ortaya çıkıyor.
Bir fotoğraf, bir yoksulluk, bir ölüm.
Bir fotoğraf, bu kadar mı güzel anlatır iyiliği... Allahım, şu gözlere bakar mısınız? Muhtemelen, çocuk, yemek dağıtana bakıyor. Belki de biraz daha fazla alması ya da bir teşekkür için. Tertemiz çocuk masumiyetiyle öylece yakalanmış objektife... Hayat güzeldir.
Tohumdu topraktan bitti
iyilik Yerlere göklere gitti
iyilik Buluta kök saldı yağmura durdu
Sılaya gurbete selam iyilik Ne güzel şeydir iyilik... Hiçbir karşılık beklemeden yaparsınız, sizi çok mutlu ettiğine yürekten inanırsınız ve asla unutulmazsınız.
İyilik canlıdır, bir kez ortaya çıktı mı, onu durduramazsınız çünkü değişen hayatlarda varsınız; sohbetlerde, sofralarda, dualarda yaşarsınız...
Siz, hiç aç kaldınız mı? Hiç kimseniz olmadığını düşündüğünüzde kapınız çalındı mı?Sıcak bir çorba, sıradan bir örtü için gözleriniz yollarda kaldı mı? Hastalandığınızda kim koştu imdadınıza, ilaç oldu yaranıza? Ya da evi barkı terk edip bir başka ülkede evsiz barksız, işsiz güçsüz duruma düştünüz mü?
Kaldırımlarda sabahladınız mı, şehrin çöplüklerinden geçti mi yolunuz? "El bebek gül bebek"geçinilen bir dünyanın acı gerçeği...
Fotoğraftaki çocuğun gözlerine bakın anlarsınız.Minnettarlığı, iyiliğin gücünü ve insan olmayı...
Bugünlerde bambaşka bir tecrübe yaşıyor ülkemiz. Daha önceleri Kafkaslardan, Balkanlardan yaşanan göç gibi bu kez de Güney adeta Türkiye'ye akıyor.
Ve iyilik dernekleri görev başında...
"İyilikder" Başkanı İbrahim Bahar, ülke içinde, Afrika'da, Ortadoğu'da, Myanmar'da yapılanları anlatırken iyilik kültüründen gelenler olarak bizi heyecanlandırıyor, diğer derneklerden de övgüyle bahsediyor, dünyanın her yerinde işbirliği içinde olduklarını dile getiriyor. "Veren el"in üstünlüğünü vurguluyor.
Mersin Milletvekili Ahmet Tevfik Uzun da bu konuya dikkat çekiyor, duygulanıyor ve özellikle Afrika?da kuyu açılmış bir köye birlikte gitmeyi teklif ediyor.
Bir düşünsenize, suyun altın değerinde olduğu bir yerleşim noktasında, hiçbir akrabalık bağınız olmadığı halde kuyu açılmasına vesile oluyorsunuz ve uygarlığa kapı aralıyorsunuz. Çok uzak bir coğrafyaya depremden sonra ulaşıyorsunuz. Savaşta tüm yakınlarını kaybetmiş bir çocuğu sarıp sarmalıyorsunuz.
Çok iyisiniz ve sizden iyisi yok.
Pek çok vakıf ve dernek bir tür iyilik hareketi içindeler ve hiçbir ayrım gözetmeden hizmet sunuyorlar.
Yiyecek giyecek ve ilaç dağıtıyorlar, sağlık desteği sunuyorlar, beyaz eşya yardımı yapıyorlar, öğrenci okutuyorlar, su kuyuları açıyorlar?
"Her şeyi devletten beklemeyin" sözü ne kadar da doğruymuş?Sivil toplum, ticaretle birlikte yeni bir boyut kazanıyor, uzak yakın demeden yaraları sarıyor, karınları doyuruyor, üstleri giydiriyor. Örnekler çok acı olsa bile iyilik yarışında güzel şeyler oluyor. En son ne zaman iyilik yaptık, bir düşünelim? Bir çocuğa gülümsedik, mültecilere yardımcı olduk, huzurevindeki yaşlıları ziyaret ettik mi?
Ya da fotoğraftaki gibi bir kuşa ekmek kırıntısı verdik mi? Hiçbir şey yapamadıysak daha güzel bir dünya için dua ettik mi? Üzüldük mü, ağladık mı, derinden sarsıldık mı?
İyilikte birbirleriyle yarışanları selamlıyor, bu yarışa katılmak isteyen yürekli insanları şimdiden tebrik ediyor, "iyilik" için en güzel yazı henüz yazılmadı diyorum.